Amerika Ingiltere Rusya Ukrayna Italya Fransa Avusturya Hollanda Yunanistan Macaristan Romanya Sırbistan Saray Bosna Hongkong Filipinler Japonya Tayland Singapur Malezya Mısır Sıradaki ülkeler Güney Kore Tayvan
İçeriği haftaya :)İçeriği haftaya :)İçeriği haftaya :)İçeriği haftaya :)
İçeriği haftaya :)
Mehmet Baykal
Bu sefer durak Hollanda. Insanlarin bisiklet uzerinde yasadigi, laleleri ve peynirleri ile dunyaya un salmis, redlight street ve muzeler, kanallar ve yapilarin mimarisiyle de turistlerin cekim alanina girmis bir sehir Amsterdam.
Amsterdam da neler yapolabilecegini anlatan pek cok site var, arastirabilirsiniz.
Kisaca onerilerim;
-Toplu tasima ile Volendam kasabasini gormek -Ingilizce kitap satan dukkanlar mevcut, yerel dil hollandaca. kendime ve yakinlarima hatira olarak gittigim sehirlerden ilgimi ceken konularda kitaplar bakmak -Bizdeki istiklal caddesi benzeri pek cok cadde ve meydan arasinda saatlerce dolasmak -Tum dunya mutfaklari mevcut, yerel bir yemek kulturu pek yok, felafel ve kurabiyeler denenebilir -Mantarli keklerden ziyade dogrudan sigara olarak veriyirlar mariuana yi, bizdeki nargile kafe tarzinda cok yer var, coffee shop olarak adlandiriyorlar, bu mekanlar bana pek tekin gelmedi, dikkatli olmak gerek -Kanal turu yapmak, kuzeyin venedigi olarak adlandiriliyor -Bir kac saatligine de olsa bisiklet kiralanip, tecrube edilebilir
-Zamaniniz var ise 175 km mesafedeki Buruksel e gunu birlik gidilebilir. Baska seyehatlere…..
Mehmet Baykal
Rotamız, ramazan bayramı tatilinde Moskova. Daha önce st Petersburg’a Moskova aktarmalı gitmiştim fakat, şehri gezme fırsatım olmamıştı. Havaların oldukça soğuk olduğu bu mevsimde 5 gün buradayım.
Sabah saatlerinde Sheremetyevo havaalanındayım. Moskova şehir merkezine ulaşım için önce otobus ile metro ağına geçiyorum. Yol 1 saat kadar sürüyor ve güzergah üzerinde komunizm devrinden kalma, yüksek katlı toplu konutları görmek mümkün.
Metrodan, merkezde kalacağım hostele yakın bir durakta iniyorum. Hostelleri iyi seçmek gerek, çünkü gittiklerim çok vasttı. İnternet bağlantısı olan bir kafe bulup, yeni bir hostel arayışına giriyorum. Tabi hava son derece soğuk, ellerimi dışarıda tutmakta bile zorlanıyorum. Moskovanın en büyük hostellerinden birine rezervasyon yapıp, hostele doğru yola koyuluyorum. Sırt çantamı bırakıp sokaklarda özgürce dolaşmaya başlıyorum.
Çok fazla metro kullanmak durumunda kaldığım için oldukça tecrübe kazandım yeraltında. Newyork metrosu kadar karmaşık olmasa da çözmek için kafa yoruyorsunuz. Halka şeklinde ring tur atan metroya ek olarak, bu halkayı kesen trenler var.
Bizim İstiklal Caddesine benzer bir caddeleri var, Arbat Street. Burada sokak çalgıcıları resmen konser veriyorlar. Bir köşede tıngırdatmakla kalmıyorlar. Şehrin ana caddesi ise Tverskaya Street. Pek çok mağazaya ev sahipliği yapıyor. Yurt dışına çıktığımda genllikle hatıra olarak kendime bir kitap ve bir tsort alırım. Büyük kitapçılar bu caddede mevcut.
Evet, sıra Kızıl Meydan’da. Kızıl meydan kalın surlar arkasına konumlandırılmış. İlk başata nerede bu meydan diyorsunuz. Etrafta turistler bilet kuyruğunda...
Surlardan içeriye meydana giriş ücretsiz, fakat müzelerin herbiri için ayrı biletler var. 3 müze bileti alıp başlıyorum gezmeye. Meydandaki, Moskova’nın sembolu haline gelmiş olan Aziz Vasil Katedrali’ne mutlaka girilmeli. Lenin mozalesi de açık saatleri tutturabilirseniz görmenizi tavsiye ederim. Her metro istasyonu bir sanat merkezi gibi resmen, istasyonları mutlaka görün.
Yemeklere gelince bana hiç hitap etmiyor. Meshur bir restoran zincirleri var My-My adında. Üzerinde benekleri olan bir inek ve inek heykeli tüm şubelerinin önünde var.
Bu arada Moskova dünyanın en pahalı şehirlerinden biri.
Mehmet Baykal
"Is degisikligi yapiyorum, kafa dagitmam lazim" bahanesine siginarak ve sevgili dostum Tugi'nin ve esinin de davetiyle bu sefer yolculuk San Francisco, Los Angeles ve New York'a.
Acele ile hemen 3 gun sonrasina New York aktarmali S F biletimi aliyorum, neyse ki gecen sene USA maceram ( gerci macera denemez, New York biletini gidis donus ucuz bir fiyata aldiktan sonra, D&R dan bir de New York kitabi aliyorum, gece sabaha kadar okuyup, ya ben zaten gitmis kadar oldum, ne gerek var yorulmaya deyip sabah 05 deki ucaga binmeyip sirkete calismaya gidiyorum) dolayisiyla 10 yillik vizem var :)
Bu sefer usenmeyip havaalanina gidiyorum :) 10 saatlik ucustan sonra ilk durak New York JFK havaalani. Aktarma icin sadece 50 dakikam var. Security ofisine almasinlar mi? Bi yarim saat beklettiler, neyse ucak kacti tabiki. Gorevlilere onca dil doktukten sonra sira geldi ucak biletini aldigim firmaya, bir sonraki ucak icin bilet ayarlamaya. Kosturmaca icinde sonraki San Francisco ucagina yetisiyorum. Havaalaninda Tugi sagolsun beni karsiliyor, ve esi ile beni bir kac gun evlerinde misafir ediyorlar.
Ilk gun SF sehir merkezini tek basima dolasiyirum. Cok sakin bir sehir. Sehrin disina dogru tam bir kasaba havasi hakim, ve halk genelde daha sakin olan kucuk yerlesim yerlerini tercih ediyor, buralara da aslinda SF gibi (California eyaleti icerisinde) "city" deniliyor, ama daha huzurlu ortamlari var.
Tugi ile sonraki gun Carmel e gidiyoruz. Cok guzel bir yer. Yaptigimiz kahvaltiyi hala unatimiyorum, hele su an Moskova'da bulundugum icin, America'daki yemeklerle kiyaslamaya kalkinca son derece kotu oldugunu soyleyebirim, Moskova'yi sonraki yazida bahsedecegim.
Bir diger gun hiking yapmaya gidiyoruz. Burada insanlar surekli bir aktivite icindeler. Kapali spor salonlari yerine kendilerini dogaya atiyorlar. Tabi dogayi da koruyorlar. Yolda giderken, dag basinda arabanin onune basi bos bir hindi cikar mi ulkemizde? Katiyen :) Bulsak hemen oracikta yakariz mangali acariz siseyi :) Arabalarinin arkasina bisiklet takanlari anliyoruz, biz de biniyoruz ara sira ama araba arkasina romork takip kendi atiyla dogada dolasmaya gidenler var yahu :) Cok sasirtti beni. Neyse hiking (doga yuruyusu diyelim) yapiyoruz, surekli tavsanlar cikiyor zipliyor sagdan soldan, nerde benim tufenkim, sapanim :) diyorum Tugi'ye. Ah bi Turkiye'de olaydik, aksama guzel bi ziyafet cekerdik diyorum :) Neyse sadece fotograflarini cekiyoruz. Kurulu medeniyeti yikmayalim.
Tugi'ler ve arkadaslari ile bir aksam iyice egleniyoruz. Sonrasinda daha 2 gunum var napsam diye dusunurken, Los Angelas a gidip gelme fikri ortaya cikti.
Hemen 2 gunluk araba kiraliyoruz bana, ama gelmisken America'ya Camaro kiralamak lazim :) Ertesi sabah havaalanindan araci alip yaklasik 600 km lik San Francisco - Los Angeles aradisini okyanus kiyisindan manzaraya hayran kalarak, her firsatta mola vererek ancak 12 saat gibi bir surede gidiyorum. Los Angeles da aksam biraz gezinti ardindan, burada konakliyorum. Sabah yine kisa bir sehir turu ardindan yola cikip aksam saatlerinde San Francisco da havaalaninda olcak sekilde yola cikiyorum, bu sefer duraklamadan otoyoldan gidiyorum cunku ucagi kacirmamaliyim, tatil donusu yeni ise baslicaz :)
Gelmisken eski bir kac dostu da gormeden olmaz tabi, Is Bankasi'nda beraber calistigimiz iki arkadasi da ziyaret edip havaalanina donuyorum.
Ucak donuste de New York aktarmali fakat iki ucus arasi 12 saat gibi sureye sahibim. Tabi bu firsat kacmaz, New York sokaklarinda, Manhattan parkinda, Times Square'da gezinti yaptiktan sonra havaalanina donuyorum. Gezi boylece bitiyor ama macera Turkiye'ye inince de devam ediyor. Hepi topu bi tanecik sirt cantasiyla yapiyorum tum seyehatlaerimi ve cantami hep yanima alirim ucakta, ama New York da rahat dolasabilmek icin cantayi aktarmali ucus icin bagaja verdim. Ataturk havaalaninda bekliyorum bekliyorum canta gelmiyor, meger New York da kalmis bizim canta. Bir sonraki ucusta Istanbul'a gelen cantayi sagolsunlar eve kadar getirdiler. Tabi, bagajim olmadigi icin elimi kolumu sallayarak taksi ile eve donuyorum(not; ev anahtarini mutlaka kimlik gibi cebinizde tasiyin, asla cantaya guvenmeyin, aksi halde cilingir ile gece devam edecekti :)).
Mehmet Baykal
Vizesiz ülkeler içerisinden seçtiğim yer Ukrayna’nın başkenti Kiev.
Kiev şehri, Rusya da Petersburg kadar olmasa da güzel bir atmosfere sahip. Ukrayna deyince soğuk olacağı düşünülse de, yaz aylarında çok sıcak oluyor. En meşhur caddeleri olan Khreshchatyk Street (http://en.wikipedia.org/wiki/Khreshchatyk), okunuşu Reşatik :) Hafta sonları bu caddenin Bağımsızlık Meydanına yakın kısmı tamamen trafiğe kapatılıyor. Cadde de mağazalar, kafeler var, caddenin altı da tamamen yer altı çarşısı olarak kullanılıyor.
Çok cana yakınlar. Evet haklarını yemeyelim, özenerek yaratılmışlar, güzellere bakmadan edemiyorsunuz önceleri, bir kaç günden sonra yerel halk gibi sizde alışıyorsunuz. Kadınlar çok kısa kıyafetler giyiyorlar ve bir kaç gün sonra sizde kanıksıyorsunuz dikkatinizi çekmez oluyor :). Her yanın güzellerle dolu olması çok güzel :) Türkiye’deki pek çok mankenden daha güzel kadınlarda oluşan bir halk işte :)
Türk’lerin Ukrayna ve Ukraynalı kadınlar hakkındaki düşüncelerinden oldukça rahatsızlar, haklılarda. Bizim gazetelerde kadınların sayısının erkeklerin sayısından çok fazla olduğuna dair gerçeklikten uzak haberler yapılıyor, malum.
Çok ucuz bir ülke, Türk Lirasının değerli olduğu ender ülkelerden. Petersburg’a nazaran daha fazla Türk turist var. Beyaz yakalıların bile 100 200 dolar civarında kazancı olduğu bu ülkede, özellikle Türk’lerin zaaflarından çok iyi faydalanmasını biliyorlar(Bu durum yasalara uyduğunuz takdirde yaşanmaz, gece dışarıya çıkacaksanız, yüksek faturalar ile karşılaşabilirsiniz, öncesinde araştırınız). Türkiye’de fazlaca Ukrayna ve Rus vatandaşının çalışmasını daha iyi anlamış oldum. Kendi ülkelerinde bir yılda kazanacakları paraları, Türkiye’de çocuk bakıcılığı yaparak bir kaç ayda kazanabiliyorlar. Akşam siteye gelip markete girince hemen fark edilen Rus ve Ukraynalılarının kendi ülkelerini bırakıp gelme sebepleri, bizlerin Avrupa ve Amerika da yaşam düşüncemizde olduğu gibi daha iyi hayat standartlarına kavuşabilmek.
Gelişmiş bir metro ağına sahipler, tabi oldukça eski. Havaalanları da ülkemizin küçük şehirlerindeki havaalanları gibi fakat, oldukça eski.
Şu sıralar Bağımsızlık meydanında halk ayaklanma içinde, bir an önce sorunların çözülmesi dileğiyle…
Mehmet Baykal
Aralık ayında 3 günlük Paris seyehatinden notlar,
Yılbaşına hazırlanan Paris bu dönemde çok renkli.
Louvre müzesi, Eyfel kulesi, Pek çok mimari yapı ve ünlü caddeler görülmeli.
Mehmet Baykal
Avrupa gezisinde yine bir haftasonu icin 3 gunlugune gittigim Viyana dan devam ediyorum. Viyana bilindigi uzere klasik musigin baskenti, Mozart in sehri. Kekleri, kurabiyeleri, cikolatalari, cafe leri ile de meshur. Bu arada snitzel in de baskenti, yeneden donmek olmaz, gercekten ulkemizdekinden farkli ve lezzetli, dikkat etmek gerek orjinal snitzel domuz etinden yapiliyor, tavuk istiyorsaniz garsona belirtmeniz gerekiyor. Ana dil almanca ama ingilizce de anlasabiliyorsunuz. Sehir merkezi oldukca kucuk ve toplu tasimaya bile gerek kalmaksizin gezilebilir. Bisitket kirakama olanaginiz da mevcut, bu arada bisiklet yollarindan yurumemeye dikkat etmek gerek, zira her an ezilebilir veya uyarilabilirsiniz. Sehir diger avrupa sehirlerine gore kuralci ve guven uzerine kurulu sistemler barindiriyor. Toplu tasimada bilet aliyorsunuz fakat her defasinda kontrol edilmiyorsunuz, gunluk gazeteler aydinlatma direklerinde asili ve gazeteyi alip kumbaraya bozuk para birakiyorsunuz.
Sirada yilbasinda Paris var, Fransa’da muzelerden haberler yilbasinda…
Mehmet Baykal
9 günlük Kurban bayramı tatilinde rotamız İtalya, şehirler Verona, Floransa, Venedik, Roma, Napoli….
Tur şirketi ile çıkıyorum bu geziye, çünkü 9 gün içinde çok fazla lokasyona uğramak ve en fazla verimi almak istiyorum geziden.
İtalya’yı dünya haritasını göz önüne aldığımızda kuzeyden güneye çok güzel bir rota çıkarılabilir, Verona’dan Napoli’ye doğru. Tabi tersi de olabilir, fakat yaz aylarında gidecek iseniz, kuzeyden başlamanızı öneririm.
Hava alanından sonra ilk durak, Garda Gölü. İtalyanların tarihi nitelikleri olan, kuzeyde serin ve nispeten yüksek bir yazlık bölgesi diyebiliriz. Sonrasında Verona’ya geçiyoruz, yolda rehberimiz, Masal kahramanı Pinokyo’nun bu bölgelerde geçen hikayesini anlatıyor. http://tr.wikipedia.org/wiki/Pinokyo_(kitap) . Verona ayrıca, Romeo ve Juliet hikayesinin de geçtiği şehir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Romeo_ve_Juliet .Verona şehir merkezinde tarih çok iyi korunmuş. Gezinin ilerleyen aşamalarında da görüyoruz ki, tüm şehirlerde tarihi yapılar olduğu gibi korunmuş.
Sonrasında Floransa’ya geçiyoruz. Ortasından bir nehir geçiyor ve eski şehir, bu nehrin etrafında kurulu.
Roma, anlatacak, yazacak çok şey var, en iyisi wiki den okumak.
Venedik, çok güzel küçük esnaf lokantaları mevcut. Venedik merkezi halk tarafından pek tutulmuyor, rutubet, zararlı hayvan ve turist kalabalığı nedeniyle. Sizleri yolu tıkar, binalara bakar vaziyette görünce, sesli olarak, hakarete varan ifadeler kullanabiliyorlar. Bizler Sultan Ahmet’teki turistlere böyle mi davranıyoruz?
Venedik’te turistler maske alıyorlar, adet olmuş. Aldığınız maskenin ne anlama geldiğini bilerek alınız, hoş olmayan anlamlar taşıyanları var.
Napoli şehri, bizim Taksim’in alt tarafları gibi, içiçe eski binalar ve burada yaşayanlar, kuzeye göre nispeten yoksullar.
Napoli’de mutlaka görülmesi gereken yer Pompei antik kenti. Milattan sonra 79 yılında yakındaki Vezüv yanardağı patlıyor ve, şehir, yapısı bozulmadan yumuşak küllerin altında kalıyor. 1700 sene sonra, tesadüfen kalıntılar bulunuyor ve şehir, orijinal hali ile ortaya çıkıyor. O yıllarda yasalar, insan hakları gibi kavramlar üzerine kafa yorularak, şehirde yaşam düzenlenmiş. Mutlaka araştırınız http://en.wikipedia.org/wiki/Pompeii
Napoli'de cüzdanlarına, değerli eşyalarınıza dikkat etmeniz konusunda uyarılırsınız. Hava alanında xray cihazına cebimi boşalttım, karşı taraftan çıkmadılar, güvenliğin tavrı ise, altı üstü 120 avro için uğraştırma bizi şeklinde :) Halbuki ülkemizde avro altın değerinde bilen yok :)
Mehmet Baykal