Marcus Aurelius, Roma İmparatoru ve Stoacı filozof olarak bilinir. "Meditasyonlar" adlı eseri, onun felsefi düşüncelerini ve kişisel notlarını içerir. İşte Marcus Aurelius'un temel düşüncelerinden bazıları:
1. **Stoacılık**: Marcus Aurelius, Stoacılığın prensiplerini benimsemiştir. Bu felsefi akım, dışsal olayların ve kaderin üzerinde kontrolümüz olmadığını, ancak kendi düşünce ve tepkilerimizi kontrol edebileceğimizi savunur. İçsel huzuru ve erdemi geliştirmek önceliklidir.
2. **Doğa ile Uyumluluk**: Marcus Aurelius, insanların doğayla uyumlu yaşaması gerektiğini vurgular. Doğanın düzenine ve evrensel akışa uyum sağlamak, kişinin mutluluğu ve huzuru için önemlidir.
3. **Kendini Tanıma ve Kendini Yönetme**: Kendi düşüncelerini, hislerini ve eylemlerini gözden geçirmek ve bu konuda öz disiplin geliştirmek Marcus Aurelius'un önem verdiği bir konudur. Kendi içsel dünyamızda sakinlik ve düzen sağlamak önceliklidir.
4. **İnsanın Toplumsal Sorumluluğu**: Marcus Aurelius, bireylerin toplum için faydalı olmalarını ve başkalarına hizmet etmelerini vurgular. Toplumsal sorumluluk, bireyin ahlaki ve etik sorumluluğunun bir parçasıdır.
5. **Geçici Olma Bilinci**: Hayatın geçici olduğunu kabul etmek, kişinin acı ve zorluklarla başa çıkmasına yardımcı olabilir. Marcus Aurelius, her şeyin geçici olduğunu ve bu bilincin kişinin yaşamında daha anlamlı bir perspektif geliştirmesine yardımcı olduğunu savunur.
6. **Sabrın ve Hoşgörünün Önemi**: İnsanlar arasında çatışmalar ve anlaşmazlıklar yaşanabilir, ancak sabırlı ve hoşgörülü olmak bu durumlarla başa çıkmanın anahtarıdır. Başkalarının hatalarını anlamak ve hoşgörü göstermek erdemli bir davranıştır.
7. **Kendi Erdemlerini Geliştirmek**: Erdem, kişinin en yüksek hedeflerinden biridir. Marcus Aurelius, adalet, cesaret, bilgelik ve ölçülülük gibi erdemleri geliştirmeyi teşvik eder.
8. **İçsel Huzur ve Sükunet**: Dışsal koşullar ve olaylar ne olursa olsun, içsel huzuru korumak ve sükuneti sağlamak, kişinin en büyük başarılarından biridir.
Marcus Aurelius'un düşünceleri, Stoacı felsefenin temel ilkeleriyle uyumlu olarak kişisel gelişim ve etik yaşam üzerinde derin bir etkiye sahiptir.
Jared Diamond’ın 1997 yılında yayımlanan "Tüfek, Mikrop ve Çelik" (Guns, Germs, and Steel) adlı kitabı, insanlık tarihini ve medeniyetlerin evrimini bilimsel bir bakış açısıyla ele alır. Kitap, tarihsel ve coğrafi faktörlerin toplumların gelişimini nasıl şekillendirdiğini inceleyerek büyük bir etki yaratmıştır.
"Tüfek, Mikrop ve Çelik," medeniyetlerin neden farklı hızlarda geliştiğini ve bazı toplumların diğerlerinden neden daha hızlı ve daha etkili bir şekilde ilerlediğini anlamaya çalışır. Diamond, bu farklılıkların genetik, coğrafi ve çevresel faktörlerden kaynaklandığını öne sürer ve insanlık tarihindeki büyük olayları bu faktörlerle ilişkilendirir.
Coğrafi ve Çevresel Faktörler: Diamond, farklı coğrafi bölgelerin tarım, teknoloji ve toplumsal örgütlenme üzerindeki etkilerini araştırır. Tarımın ortaya çıkışı, bazı bölgelerde hızla gelişen medeniyetler yaratırken, diğerlerinde daha yavaş ilerlemiştir. Tarımın evriminde coğrafyanın rolü, farklı bitki ve hayvan türlerinin mevcutluğu, ve yerleşik yaşamın etkileri üzerine yoğunlaşır.
Tüfek (Silahlar): Medeniyetlerin askeri teknolojileri ve silahları, diğer toplumlara karşı üstünlük sağlamak için nasıl kullanıldığını inceler. Silahların geliştirilmesi ve kullanımı, bazı toplumların fetihlerde ve savaşlarda nasıl başarılı olduğunu açıklar.
Mikrop (Hastalıklar): Hastalıkların yayılması ve mikropların rolü, medeniyetler arasındaki güç dengesini nasıl etkilediğini ele alır. Avrupa'nın, Amerika'nın yerli halklarına karşı hastalıkları yayması, bu halkların büyük bir kısmının yok olmasına neden olmuştur. Bu, toplumların kaderini etkileyen önemli bir faktördür.
Çelik (Teknoloji ve Ekonomik Güç): Teknolojinin ve ekonomik kaynakların toplumsal gelişim üzerindeki etkilerini inceler. Tarım, ulaşım, üretim ve diğer teknolojik ilerlemeler, medeniyetlerin güçlenmesine ve toplumların farklı hızlarda gelişmesine neden olur.
Diamond’ın kitabı, tarih boyunca insan toplumlarının gelişimini daha iyi anlamak için coğrafi ve çevresel faktörlerin rolünü vurgular. Bu yaklaşım, ırk, kültür ya da bireylerin "doğal yetenekleri" gibi faktörleri dışarıda bırakır ve daha geniş ve kapsamlı bir bakış açısı sunar.
Kitap, bilimsel veriler ve tarihsel örneklerle desteklenen argümanlarıyla dikkat çeker. Diamond, medeniyetlerin gelişimini şekillendiren çeşitli etkenleri açık ve anlaşılır bir şekilde sunar, böylece okuyuculara insanlık tarihinin karmaşıklığını ve çeşitli faktörlerin etkileşimini anlamalarına yardımcı olur.
"Tüfek, Mikrop ve Çelik," tarih, coğrafya, biyoloji ve sosyal bilimlerin kesişim noktalarını araştırarak, insan toplumlarının geçmişteki ve günümüzdeki evrimini anlamak için önemli bir kaynak olarak kabul edilir.
From chatgpt
Hayatın Kaynaği Ayn Rand’in 1943 yılında kaleme aldığı ve Ayn Rand adına ilk önemli edebi başarıyı kazandığı romanıdır. Bu romanıyla Rand finansal anlamda rahatlamıştır. Kitabın ismi Rand’in “ insanın egosu ilerleyişinin kaynağıdır” cümlesinden gelmektedir. (Fountainhead, kitabın orijinal ismi)
Hayatın kaynağı Howard Roark adındaki idealist genç bir mimarın hayatını incelemektedir. Kendisi, bina dizaynında hüküm süren zevklere sırf çıkarı için boyun eğip, artistik ve kişisel görüşünde uzlaşmaya varmaktansa, karmaşıklık içerisinde çabalayıp kendi doğrusu için savaşmayı göze almıştır.
Özet;
Son derece parlak genç bir mimar olan Howard Roark mimarlık okulundan, hem de son senesine gelmişken kovulur. Gerekçesiyse okulun geleneksel düzenine uygun çizimleri reddetmesidir. Roark okuldan kovulmasını engellemek adına hiçbir şey yapmamakla beraber, aklında bir tek istek vardır: Herkesin yüzkarası olarak nitelendirdiği, sıra dışı çizimleriyle sadece bir süre halkın ilgisini çekebilmiş, son zamanlardaysa hiç de gözde olmayan, Roark’un hayranlık duyduğu mimar Henry Cameron’un yanına gidip onunla çalışabilmek. Roark’un, okulunu birincilikle bitiren okul arkadaşı Peter Keating de New York'a taşınarak prestijli bir mimari firması olan, başındaki ünlü Guy Francon tarafından idare edilen, Francon & Heyer de çalışmaya başlamıştır. Roark ve Cameron güzel eserler ortaya çıkarıyor ama projeleri görmezden geliniyordu, buna karşın Peter Keating’in yeteneği her fırsatta övgüye değer bulunarak ona sürekli bir başarı getiriyordu. Henry Cameron emekliye ayrıldığında ve finansal anlamda çöktüğünde Roark kendine ufak bir ofis açabildi ancak. Kendisinin müşterilerini memnun etmek için uzlaşmaya yanaşmayan tarzı sonunda ofisini kapatıp Connecticut adlı bir yerde granit taşocağında çalışmaya zorlamıştır kendini.
Connecticutt'a o sıralar Guy Francon’un güzel ve zeki kızı Dominique Francon toplumdan midesi bulanmış ve kendine aile malikanesinde dinlenme süreci tanımıştır. Dominique taşocağındaki işleri seyre geldiği günlerden birinde Roark’u görür görmez onun ellerindeki çevikliği ve kişiliğindeki anlam verilemez çekiciliği hisseder. Roark da aynı şekilde kızdan çok etkilenir. Öyle ki, Roark bir gece Dominique odasına girer ve ona tecavüz eder. Dominique karşı gelir ama onu engellemek için çığlık atmaz ve bu ilişki sonucunda ne istediğini anlar ama Roark’u aramaya koyulduğunda, Roark New York’un önde gelen adamlarından birinin binasının dizaynı için taşocağını terk etmiş durumdadır. Dominique New York a döndüğünde Howard Roark’un kimliğini öğrenir ve fark eder ki, hayran olduğu binanın mimarı Roark’tur. Dominique ve Roark gizli bir şekilde görüşürler ama toplum içinde Dominique onun amansız bir düşmanıymışçasına hareket eder. Mimari eleştirmeni ve sosyalist Ellsworth Toohey yavaşça gücünü yükseltmeye hazırlanır. Engellemeye çalıştığı şey yetenek ve yapabilirliğin büyük bir sonuç olmadığını söyleyerek “ben” bilicini yok etmek ve oluşturmaya çalıştığı şey kişinin kendisini ikinci plana atarak topluma adamasıdır. Böylece Toohey Roark’u çok önemli bir tehlike olarak görüp onu yok etmeye çabalamaktadır. Toohey zayıf karakterli bir müşterisini insanlık ruhuna adanacak bir tapınağın mimarı olarak Roark’u seçmeye ikna eder. Ve daha sonra onu tapınak bittiğinde, tapınağı bir küfür gibi algılamasını iddia ederk Roark’u dava etmeye ikna eder. Roark’un duruşmasında Dominique dışında herkes tapınağı ortodoks ve yasal olmamakla suçlar. Dominique ise Roark’un dünyaya verdiği bu hediyeyi haketmediğini söyler. Karşı tarafın duruşmayı kazanmasıyla Roark tekrar işini kaybetmiş olur. Roark’u arzu ettiği için kendisini cezalandırmak isteyen Dominique, Peter Keating ile evlenir.
Başarılı bir yayımcı olan, önceki idealizmini kaybetmiş ve şansını halkın tam olarak duymak istediğini onlara veren bir gazetenin yayımcısı olmakta bulan Gail Wynand Dominique ile tanışır ve ona aşık olur. Wynand Peter Keating’e çok önemli bir iş teklifinde bulunarak – ve aynı zamanda sonsuz Wynand gazetelerinin onun adına çalışma fırsatını önererek- karısının kendisine ait olmasını ister ve tabiri caizse Dominique'i satın alır. Dominique evlenme teklifini onun Keating’den daha kötü olduğuna inandığı için kabul eder. Ama şaşırtıcı bir şekilde Wynand’ın bilinmeyen yüzünü görür, o prensipli biridir. Wynand ve Roark, Wynand’ın Dominique için şehir dışı bir yerde inşa ettirmeyi planladığı bir ev için mimar olarak Roark’u seçmesiyle tanışır ve hemen yakın arkadaş olurlar. Roark ile Dominique’in geçmişinden habersiz Wynand Roark’a duyduğu hayranlığı Dominique’e her gün anlatmakta ve tabii ki kadın onu çok iyi anlayabilmektedir. Bu arada yine başı sıkışmış olan Keating bir halk evi projesi olan Cortland Evleri'nin çizimi için Roark’tan yardım ister. Evlerin ekonomik olması fikri Roark’u cezbeder ve bu çizimi bir tek şartla kabul edeceğini söyler : Kendisinin çizimine hiçbir şekilde müdahale edilmeyecektir, diğer konular olan isim ve paraysa onun için önemli değildir; başka hiçbir talepte bulunmaz.
Roark Wynand ile yaz boyu çıktığı yat gezisinden dönüşünde, anlaşmanın tersine bir şekilde Cortland evlerinin projelerinde değişiklikler yapıldığını öğrenir. Roark Dominique inşaat alanına gidip bekçinin dikkatini başka yöne çekmesi için yardım ister ve Dominique oraya vardığında Roark kendi planına göre yapılmamış binayı havaya uçurur. Polis geldiğinde hiç itiraz etmeden teslim olur. Tüm komite Roark’u lanetler ama Wynand sonunda Roark’u savunmak ve halkın isteklerine kulak vermemek için gücü bulur ve gazetelerinde Roark’u savunan yazılar yayınlatır. Bunun üzerine Wynand gazetelerinin satışı düşer ve işçiler greve gider. Wynand bir süre daha buna dayansa da sonunda teslim olur ve Roark’un aleyhinde yazılar yazıp halktan özür diler. Duruşma Roark’un kötü sonu gibi görünse de bencillik erdemi ve kendine karşı dürüst kalma ihtiyacından uzun bir şekilde bahsederek jürinin dikkatini toplamıştır. Sonuç itibarıyla de jüri onu suçsuz bulur. Roark Dominique ile evlenir.
From wikipedia
Baruch Spinoza (1632–1677), 17. yüzyılın en önemli filozoflarından biri olarak kabul edilir. Onun düşünceleri, özellikle metafizik, etik, teoloji ve siyaset felsefesi alanlarında derin etkilere sahiptir. İşte Spinoza’nın temel düşüncelerinden bazıları:
1. Panteizm ve Tanrı Anlayışı
Spinoza, Tanrı’nın ve doğanın aynı şey olduğunu savunur. Onun panteizmi, Tanrı’yı her şeyin içinde ve her şey olarak gören bir düşüncedir. Spinoza'ya göre Tanrı, evrendeki tüm varlıkların temelidir ve doğadan bağımsız bir varlık değildir. O, Tanrı'yı evrenin işleyişiyle özdeşleştirir: "Deus sive Natura" (Tanrı ya da Doğa). Yani Tanrı, kişisel, bilinçli bir varlık değil, evrensel yasaların ve gerçekliğin ta kendisidir.
2. Varlık ve Monizm
Spinoza, evrende yalnızca bir tek töz olduğunu iddia eder: Bu töz Tanrı ya da Doğa’dır. Diğer tüm varlıklar bu tözün modifikasyonlarıdır (değişimleri ya da halleri). Her şey bu tözün farklı bir ifadesi olarak var olur. Spinoza'nın bu felsefesi monizm olarak adlandırılır. Varlığın bir bütün olduğunu ve ayrı ayrı, bağımsız varlıklar olmadığını savunur.
3. Zihin-Beden İlişkisi
Spinoza, Descartes gibi ikiciliğe (zihin ve bedenin ayrı olduğu fikri) karşı çıkar ve zihnin ve bedenin aynı tözün iki farklı niteliği olduğunu söyler. Zihin, bir olayın düşünsel yanıdır, beden ise fiziksel yanıdır. Yani zihin ve beden iki ayrı şey değil, aynı gerçeğin iki farklı görünümüdür.
4. Determinist Evren
Spinoza'ya göre, evrendeki her şey zorunlu nedenlerle meydana gelir; her olay ve her varlık belirli bir nedensellik zincirinin parçasıdır. Bu nedenle, özgür irade kavramı Spinoza için anlamlı değildir. İnsanlar, özgür olduklarını düşünseler de aslında belirli yasalar ve nedenler altında hareket ederler.
5. Etik ve İnsan Davranışı
Spinoza’nın "Ethica" adlı eseri, onun etik ve insan doğası üzerine en önemli çalışmalarından biridir. Ona göre, insan davranışları duygular (passions) tarafından belirlenir. Ancak, akıl yoluyla bu duyguların üstesinden gelmek ve gerçek özgürlüğe ulaşmak mümkündür. Spinoza’nın etik anlayışı, insanların kendi doğalarını anlamaya çalışarak daha akılcı bir yaşam sürmelerini savunur. Mutluluk, insanın doğasını anlamak ve bu doğayla uyum içinde yaşamakla elde edilebilir.
6. Erdem ve Mutluluk
Spinoza’ya göre erdem, akılla uyum içinde yaşamaktır. İnsan doğasının bir parçası olan tutkularla ve duygularla başa çıkabilmek için aklı kullanmak gerekir. Bu, gerçek mutluluğun ve özgürlüğün yoludur. Ona göre mutluluk, geçici zevklerin ya da tutkuların tatmini değil, kalıcı ve derin bir iç huzur ve zihinsel dinginliktir.
7. Siyaset Felsefesi
Spinoza, bireyin özgürlüğünü savunur ve bireylerin kendi akıllarını kullanarak özgürce yaşayabilecekleri bir toplumu idealize eder. Spinoza, toplumsal düzenin barış ve uyum içinde olması için bireylerin rasyonel bir şekilde hareket etmeleri gerektiğine inanır.
Spinoza’nın düşünceleri, özellikle özgürlük, etik ve Tanrı kavramlarına getirdiği radikal bakış açısıyla modern felsefeye büyük bir etki yapmıştır.
#wsgi.py #from app import app as application import imp import os import sys sys.path.insert(0, os.path.dirname(__file__)) wsgi = imp.load_source('wsgi', 'app.py') application = wsgi.application #app.py from flask import Flask from werkzeug.middleware.dispatcher import DispatcherMiddleware from werkzeug.exceptions import NotFound from app1.app import app as app1 from app2.app import app as app2 from app3.app import app as app3 app = Flask(__name__) app.wsgi_app = DispatcherMiddleware(NotFound(), { "/app1": app1, "/app2": app2, "/app3": app3 }) if __name__ == "__main__": app.run()
Amerika Ingiltere Rusya Ukrayna Italya Fransa Avusturya Hollanda Yunanistan Macaristan Romanya Sırbistan Saray Bosna Hongkong Filipinler Japonya Tayland Singapur Malezya Mısır Sıradaki ülkeler Güney Kore Tayvan
GETTING STARTED Introduction and Concepts Join and Sleep How Threading Works Threads vs Processes Threading’s Uses and Misuses Creating and Starting Threads Passing Data to a Thread Naming Threads Foreground vs Background Thread Priority Exception Handling Thread Pooling Thread Pooling via TPL Thread Pooling Without TPL Optimizing the Thread Pool BASIC SYNCHRONIZATION + Synchronization Essentials + Locking + Thread Safety + Event Wait Handles + Synchronization Contexts USING THREADS + Event-Based Asynch Pattern + BackgroundWorker + Interrupt and Abort + Safe Cancellation + Lazy Initialization + Thread-Local Storage + Timers ADVANCED THREADING + Nonblocking Synchronization + Signaling with Wait and Pulse + The Barrier Class + Reader/Writer Locks + Suspend and Resume + Aborting Threads PARALLEL PROGRAMMING + Parallel Programming + Why PFX? + PLINQ + The Parallel Class + Task Parallelism + Working with AggregateException + Concurrent Collections + SpinLock and SpinWait http://www.albahari.com/threading/
Fundamental OOPS Concepts --Abstraction --Encapsulation --Inheritance --Polymorphism ----Types of Polymorphism ----Design Vs Run time polymorphism ----Need of Function Overloading ----Overloading by Return Type ? --Messaging --Extensibility --Persistence --Delegation --Genericity --Multiple Inheritance --Principles --Single Responsibility --Open Closed --Liskov Substitution --Interface Segregation --Dependency Inversion --Don't Repeat YourSelf --Law of Demeter --Hollywood --KISS --Yagni --Tell, don’t ask Software Design Patterns --Creational Patterns ----Abstract Factory ----Builder ----Factory Method ----Prototype ----Singleton ----Inversion of Control ----Dependency Injection ----Service Locator ----Object Pool --Structural Patterns ----Adapter ----Bridge ----Composite ----Decorator ----Facade ----Flyweight ----Proxy ----Interception ----Property Map ----Private Class Data ----Value Object ----Money ----Special Case ----Null Object --Behavioral Patterns ----Chain of Responsibility ----Command ----Interpreter ----Iterator ----Mediator ----Memento ----Observer ----State ----Strategy ----Template Method ----Visitor ----Event Aggregator Application Patterns --Generic Base Patterns ----Mapper Pattern ----Separated Interface Pattern --Domain Logic Patterns ----Transaction Script ----Table Module ----Domain Model ----Service Layer --Data Access Patterns ----Active Record ----Row Data Gateway ----Table Data Gateway ----Data Mapper ----Record Set ----ORM Patterns ------Behavioral ORM Patterns --------Unit of Work --------Identity Map --------Lazy Load ------Structural ORM Patterns --------Identıty Field --------Foreign Key Map --------Association Table Mapping --------Dependent Mapping --------Embedded Value --------Serialized LOB --------Single Table Inheritance --------Class Table Inheritance --------Concrete Table Inheritance --------Inheritance Mappers -------Metadata ORM Patterns --------Metadata Mapping Pattern --------Query Object Pattern --------Repository Pattern Presentation Patterns --Client Presentation --Web Presentation Distribution Patterns Integration Patterns Offline Concurrency Patterns Session State Patterns Extensibility Patterns
Clean Code - Robert C. Martin Design Patterns - Head First Patterns of Enterprise Application Architecture - Martin Fowler Test-Driven Development - Kent Beck 97 Things Every Programmer Should Know - Kevlin Henney Domain Driven Design with C Sharp - Wrox Adaptive Code via C# - Gary McLean Hall
Creational Patterns
Structural Patterns
Behavioral Patterns
Kısım 1 Wpf Mimarisi Logical Tree - Visual Tree Routing Event, Event Bubbling, Tunneling Window vs Page Application Nesnesi Layout Kontroller Style, Trigger, DataTemplate, Thema Kısım 2 Binding Command, DelegateCommand Converter MarkupExtension INotifyPropertchanged, ObservableCollection Validation Dependency Object - Dependency Property Attached Property Custom Component Visual Inheritance MVVM Pattern UIThread vs BackgroundThread Kısım 3 WinForm Entegrasyonu Virtualizing WPF Client Frameworkler Moduler Bir ERP Gelistirme Region Manager Command Manager Screen Mediator Pattern
Anlar Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. Görmediğim bir çok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, Gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. Ama işte 85′indeyim ve biliyorum… ÖLÜYORUM… — Jorge Luis BORGES
En son okuduklarım
Zorba - Nikos Kazancakis
Yürümenin Felsefesi - Frederic Gros
Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli
Kendime Düşünceler - Marcus Aurelius
İvan İlyiç'in Ölümü - Tolstoy
Aşkın Metafiziği - Schopenhauer
İktidar - Robert Greene
Yeraltından Notlar - Fyodor Dostoyevski
Ölü Canlar - Nikolay Vasilyeviç Gogol
Sapiens - Yuval Noah Harari
Martin Eden - Jack London
Bir İdam Mahkumunun Son Günü - Viktor Hugo
Bir Delinin Anı Defteri - Gogol
Beyaz Zambaklar Ülkesinde - Grigory Petrov
Yakında Okunacaklar
İlyada - Homeros
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar - Arthur Schopenhauer
İyinin ve Kötünün Ötesinde - Friedrich Wilhelm Nietzsche
Mutlu Bir Hayat Olanaksızdır - Schopenhauer
Hamlet - William Shakespeare
Macbeth -William Shakespeare
Romeo ve Juliet - William Shakespeare
Othello -William Shakespeare
Geçmişten Hatırladıklarım
Suç ve Ceza - Dostoyevski
We, IT architects, guide the design and evolution of computer systems. We strive to achieve maximum value for our business partners through this work. We constantly discover better ways to architect systems. As a result, we have come to value:
That is, while there is a place for the tactics on the right, we should strive towards approaches on the left.
I'm following mantra: first, make it work, then make it beautiful, then make it fast.
Complexity is your enemy. Any fool can make something complicated. It is hard to make something simple
İçeriği haftaya :)İçeriği haftaya :)İçeriği haftaya :)İçeriği haftaya :)
İçeriği haftaya :)
Mehmet Baykal
Bu sefer durak Hollanda. Insanlarin bisiklet uzerinde yasadigi, laleleri ve peynirleri ile dunyaya un salmis, redlight street ve muzeler, kanallar ve yapilarin mimarisiyle de turistlerin cekim alanina girmis bir sehir Amsterdam.
Amsterdam da neler yapolabilecegini anlatan pek cok site var, arastirabilirsiniz.
Kisaca onerilerim;
-Toplu tasima ile Volendam kasabasini gormek -Ingilizce kitap satan dukkanlar mevcut, yerel dil hollandaca. kendime ve yakinlarima hatira olarak gittigim sehirlerden ilgimi ceken konularda kitaplar bakmak -Bizdeki istiklal caddesi benzeri pek cok cadde ve meydan arasinda saatlerce dolasmak -Tum dunya mutfaklari mevcut, yerel bir yemek kulturu pek yok, felafel ve kurabiyeler denenebilir -Mantarli keklerden ziyade dogrudan sigara olarak veriyirlar mariuana yi, bizdeki nargile kafe tarzinda cok yer var, coffee shop olarak adlandiriyorlar, bu mekanlar bana pek tekin gelmedi, dikkatli olmak gerek -Kanal turu yapmak, kuzeyin venedigi olarak adlandiriliyor -Bir kac saatligine de olsa bisiklet kiralanip, tecrube edilebilir
-Zamaniniz var ise 175 km mesafedeki Buruksel e gunu birlik gidilebilir. Baska seyehatlere…..
Mehmet Baykal
Rotamız, ramazan bayramı tatilinde Moskova. Daha önce st Petersburg’a Moskova aktarmalı gitmiştim fakat, şehri gezme fırsatım olmamıştı. Havaların oldukça soğuk olduğu bu mevsimde 5 gün buradayım.
Sabah saatlerinde Sheremetyevo havaalanındayım. Moskova şehir merkezine ulaşım için önce otobus ile metro ağına geçiyorum. Yol 1 saat kadar sürüyor ve güzergah üzerinde komunizm devrinden kalma, yüksek katlı toplu konutları görmek mümkün.
Metrodan, merkezde kalacağım hostele yakın bir durakta iniyorum. Hostelleri iyi seçmek gerek, çünkü gittiklerim çok vasttı. İnternet bağlantısı olan bir kafe bulup, yeni bir hostel arayışına giriyorum. Tabi hava son derece soğuk, ellerimi dışarıda tutmakta bile zorlanıyorum. Moskovanın en büyük hostellerinden birine rezervasyon yapıp, hostele doğru yola koyuluyorum. Sırt çantamı bırakıp sokaklarda özgürce dolaşmaya başlıyorum.
Çok fazla metro kullanmak durumunda kaldığım için oldukça tecrübe kazandım yeraltında. Newyork metrosu kadar karmaşık olmasa da çözmek için kafa yoruyorsunuz. Halka şeklinde ring tur atan metroya ek olarak, bu halkayı kesen trenler var.
Bizim İstiklal Caddesine benzer bir caddeleri var, Arbat Street. Burada sokak çalgıcıları resmen konser veriyorlar. Bir köşede tıngırdatmakla kalmıyorlar. Şehrin ana caddesi ise Tverskaya Street. Pek çok mağazaya ev sahipliği yapıyor. Yurt dışına çıktığımda genllikle hatıra olarak kendime bir kitap ve bir tsort alırım. Büyük kitapçılar bu caddede mevcut.
Evet, sıra Kızıl Meydan’da. Kızıl meydan kalın surlar arkasına konumlandırılmış. İlk başata nerede bu meydan diyorsunuz. Etrafta turistler bilet kuyruğunda...
Surlardan içeriye meydana giriş ücretsiz, fakat müzelerin herbiri için ayrı biletler var. 3 müze bileti alıp başlıyorum gezmeye. Meydandaki, Moskova’nın sembolu haline gelmiş olan Aziz Vasil Katedrali’ne mutlaka girilmeli. Lenin mozalesi de açık saatleri tutturabilirseniz görmenizi tavsiye ederim. Her metro istasyonu bir sanat merkezi gibi resmen, istasyonları mutlaka görün.
Yemeklere gelince bana hiç hitap etmiyor. Meshur bir restoran zincirleri var My-My adında. Üzerinde benekleri olan bir inek ve inek heykeli tüm şubelerinin önünde var.
Bu arada Moskova dünyanın en pahalı şehirlerinden biri.
Mehmet Baykal
"Is degisikligi yapiyorum, kafa dagitmam lazim" bahanesine siginarak ve sevgili dostum Tugi'nin ve esinin de davetiyle bu sefer yolculuk San Francisco, Los Angeles ve New York'a.
Acele ile hemen 3 gun sonrasina New York aktarmali S F biletimi aliyorum, neyse ki gecen sene USA maceram ( gerci macera denemez, New York biletini gidis donus ucuz bir fiyata aldiktan sonra, D&R dan bir de New York kitabi aliyorum, gece sabaha kadar okuyup, ya ben zaten gitmis kadar oldum, ne gerek var yorulmaya deyip sabah 05 deki ucaga binmeyip sirkete calismaya gidiyorum) dolayisiyla 10 yillik vizem var :)
Bu sefer usenmeyip havaalanina gidiyorum :) 10 saatlik ucustan sonra ilk durak New York JFK havaalani. Aktarma icin sadece 50 dakikam var. Security ofisine almasinlar mi? Bi yarim saat beklettiler, neyse ucak kacti tabiki. Gorevlilere onca dil doktukten sonra sira geldi ucak biletini aldigim firmaya, bir sonraki ucak icin bilet ayarlamaya. Kosturmaca icinde sonraki San Francisco ucagina yetisiyorum. Havaalaninda Tugi sagolsun beni karsiliyor, ve esi ile beni bir kac gun evlerinde misafir ediyorlar.
Ilk gun SF sehir merkezini tek basima dolasiyirum. Cok sakin bir sehir. Sehrin disina dogru tam bir kasaba havasi hakim, ve halk genelde daha sakin olan kucuk yerlesim yerlerini tercih ediyor, buralara da aslinda SF gibi (California eyaleti icerisinde) "city" deniliyor, ama daha huzurlu ortamlari var.
Tugi ile sonraki gun Carmel e gidiyoruz. Cok guzel bir yer. Yaptigimiz kahvaltiyi hala unatimiyorum, hele su an Moskova'da bulundugum icin, America'daki yemeklerle kiyaslamaya kalkinca son derece kotu oldugunu soyleyebirim, Moskova'yi sonraki yazida bahsedecegim.
Bir diger gun hiking yapmaya gidiyoruz. Burada insanlar surekli bir aktivite icindeler. Kapali spor salonlari yerine kendilerini dogaya atiyorlar. Tabi dogayi da koruyorlar. Yolda giderken, dag basinda arabanin onune basi bos bir hindi cikar mi ulkemizde? Katiyen :) Bulsak hemen oracikta yakariz mangali acariz siseyi :) Arabalarinin arkasina bisiklet takanlari anliyoruz, biz de biniyoruz ara sira ama araba arkasina romork takip kendi atiyla dogada dolasmaya gidenler var yahu :) Cok sasirtti beni. Neyse hiking (doga yuruyusu diyelim) yapiyoruz, surekli tavsanlar cikiyor zipliyor sagdan soldan, nerde benim tufenkim, sapanim :) diyorum Tugi'ye. Ah bi Turkiye'de olaydik, aksama guzel bi ziyafet cekerdik diyorum :) Neyse sadece fotograflarini cekiyoruz. Kurulu medeniyeti yikmayalim.
Tugi'ler ve arkadaslari ile bir aksam iyice egleniyoruz. Sonrasinda daha 2 gunum var napsam diye dusunurken, Los Angelas a gidip gelme fikri ortaya cikti.
Hemen 2 gunluk araba kiraliyoruz bana, ama gelmisken America'ya Camaro kiralamak lazim :) Ertesi sabah havaalanindan araci alip yaklasik 600 km lik San Francisco - Los Angeles aradisini okyanus kiyisindan manzaraya hayran kalarak, her firsatta mola vererek ancak 12 saat gibi bir surede gidiyorum. Los Angeles da aksam biraz gezinti ardindan, burada konakliyorum. Sabah yine kisa bir sehir turu ardindan yola cikip aksam saatlerinde San Francisco da havaalaninda olcak sekilde yola cikiyorum, bu sefer duraklamadan otoyoldan gidiyorum cunku ucagi kacirmamaliyim, tatil donusu yeni ise baslicaz :)
Gelmisken eski bir kac dostu da gormeden olmaz tabi, Is Bankasi'nda beraber calistigimiz iki arkadasi da ziyaret edip havaalanina donuyorum.
Ucak donuste de New York aktarmali fakat iki ucus arasi 12 saat gibi sureye sahibim. Tabi bu firsat kacmaz, New York sokaklarinda, Manhattan parkinda, Times Square'da gezinti yaptiktan sonra havaalanina donuyorum. Gezi boylece bitiyor ama macera Turkiye'ye inince de devam ediyor. Hepi topu bi tanecik sirt cantasiyla yapiyorum tum seyehatlaerimi ve cantami hep yanima alirim ucakta, ama New York da rahat dolasabilmek icin cantayi aktarmali ucus icin bagaja verdim. Ataturk havaalaninda bekliyorum bekliyorum canta gelmiyor, meger New York da kalmis bizim canta. Bir sonraki ucusta Istanbul'a gelen cantayi sagolsunlar eve kadar getirdiler. Tabi, bagajim olmadigi icin elimi kolumu sallayarak taksi ile eve donuyorum(not; ev anahtarini mutlaka kimlik gibi cebinizde tasiyin, asla cantaya guvenmeyin, aksi halde cilingir ile gece devam edecekti :)).
Mehmet Baykal
Vizesiz ülkeler içerisinden seçtiğim yer Ukrayna’nın başkenti Kiev.
Kiev şehri, Rusya da Petersburg kadar olmasa da güzel bir atmosfere sahip. Ukrayna deyince soğuk olacağı düşünülse de, yaz aylarında çok sıcak oluyor. En meşhur caddeleri olan Khreshchatyk Street (http://en.wikipedia.org/wiki/Khreshchatyk), okunuşu Reşatik :) Hafta sonları bu caddenin Bağımsızlık Meydanına yakın kısmı tamamen trafiğe kapatılıyor. Cadde de mağazalar, kafeler var, caddenin altı da tamamen yer altı çarşısı olarak kullanılıyor.
Çok cana yakınlar. Evet haklarını yemeyelim, özenerek yaratılmışlar, güzellere bakmadan edemiyorsunuz önceleri, bir kaç günden sonra yerel halk gibi sizde alışıyorsunuz. Kadınlar çok kısa kıyafetler giyiyorlar ve bir kaç gün sonra sizde kanıksıyorsunuz dikkatinizi çekmez oluyor :). Her yanın güzellerle dolu olması çok güzel :) Türkiye’deki pek çok mankenden daha güzel kadınlarda oluşan bir halk işte :)
Türk’lerin Ukrayna ve Ukraynalı kadınlar hakkındaki düşüncelerinden oldukça rahatsızlar, haklılarda. Bizim gazetelerde kadınların sayısının erkeklerin sayısından çok fazla olduğuna dair gerçeklikten uzak haberler yapılıyor, malum.
Çok ucuz bir ülke, Türk Lirasının değerli olduğu ender ülkelerden. Petersburg’a nazaran daha fazla Türk turist var. Beyaz yakalıların bile 100 200 dolar civarında kazancı olduğu bu ülkede, özellikle Türk’lerin zaaflarından çok iyi faydalanmasını biliyorlar(Bu durum yasalara uyduğunuz takdirde yaşanmaz, gece dışarıya çıkacaksanız, yüksek faturalar ile karşılaşabilirsiniz, öncesinde araştırınız). Türkiye’de fazlaca Ukrayna ve Rus vatandaşının çalışmasını daha iyi anlamış oldum. Kendi ülkelerinde bir yılda kazanacakları paraları, Türkiye’de çocuk bakıcılığı yaparak bir kaç ayda kazanabiliyorlar. Akşam siteye gelip markete girince hemen fark edilen Rus ve Ukraynalılarının kendi ülkelerini bırakıp gelme sebepleri, bizlerin Avrupa ve Amerika da yaşam düşüncemizde olduğu gibi daha iyi hayat standartlarına kavuşabilmek.
Gelişmiş bir metro ağına sahipler, tabi oldukça eski. Havaalanları da ülkemizin küçük şehirlerindeki havaalanları gibi fakat, oldukça eski.
Şu sıralar Bağımsızlık meydanında halk ayaklanma içinde, bir an önce sorunların çözülmesi dileğiyle…
Mehmet Baykal
Aralık ayında 3 günlük Paris seyehatinden notlar,
Yılbaşına hazırlanan Paris bu dönemde çok renkli.
Louvre müzesi, Eyfel kulesi, Pek çok mimari yapı ve ünlü caddeler görülmeli.
Mehmet Baykal
Avrupa gezisinde yine bir haftasonu icin 3 gunlugune gittigim Viyana dan devam ediyorum. Viyana bilindigi uzere klasik musigin baskenti, Mozart in sehri. Kekleri, kurabiyeleri, cikolatalari, cafe leri ile de meshur. Bu arada snitzel in de baskenti, yeneden donmek olmaz, gercekten ulkemizdekinden farkli ve lezzetli, dikkat etmek gerek orjinal snitzel domuz etinden yapiliyor, tavuk istiyorsaniz garsona belirtmeniz gerekiyor. Ana dil almanca ama ingilizce de anlasabiliyorsunuz. Sehir merkezi oldukca kucuk ve toplu tasimaya bile gerek kalmaksizin gezilebilir. Bisitket kirakama olanaginiz da mevcut, bu arada bisiklet yollarindan yurumemeye dikkat etmek gerek, zira her an ezilebilir veya uyarilabilirsiniz. Sehir diger avrupa sehirlerine gore kuralci ve guven uzerine kurulu sistemler barindiriyor. Toplu tasimada bilet aliyorsunuz fakat her defasinda kontrol edilmiyorsunuz, gunluk gazeteler aydinlatma direklerinde asili ve gazeteyi alip kumbaraya bozuk para birakiyorsunuz.
Sirada yilbasinda Paris var, Fransa’da muzelerden haberler yilbasinda…
Mehmet Baykal
9 günlük Kurban bayramı tatilinde rotamız İtalya, şehirler Verona, Floransa, Venedik, Roma, Napoli….
Tur şirketi ile çıkıyorum bu geziye, çünkü 9 gün içinde çok fazla lokasyona uğramak ve en fazla verimi almak istiyorum geziden.
İtalya’yı dünya haritasını göz önüne aldığımızda kuzeyden güneye çok güzel bir rota çıkarılabilir, Verona’dan Napoli’ye doğru. Tabi tersi de olabilir, fakat yaz aylarında gidecek iseniz, kuzeyden başlamanızı öneririm.
Hava alanından sonra ilk durak, Garda Gölü. İtalyanların tarihi nitelikleri olan, kuzeyde serin ve nispeten yüksek bir yazlık bölgesi diyebiliriz. Sonrasında Verona’ya geçiyoruz, yolda rehberimiz, Masal kahramanı Pinokyo’nun bu bölgelerde geçen hikayesini anlatıyor. http://tr.wikipedia.org/wiki/Pinokyo_(kitap) . Verona ayrıca, Romeo ve Juliet hikayesinin de geçtiği şehir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Romeo_ve_Juliet .Verona şehir merkezinde tarih çok iyi korunmuş. Gezinin ilerleyen aşamalarında da görüyoruz ki, tüm şehirlerde tarihi yapılar olduğu gibi korunmuş.
Sonrasında Floransa’ya geçiyoruz. Ortasından bir nehir geçiyor ve eski şehir, bu nehrin etrafında kurulu.
Roma, anlatacak, yazacak çok şey var, en iyisi wiki den okumak.
Venedik, çok güzel küçük esnaf lokantaları mevcut. Venedik merkezi halk tarafından pek tutulmuyor, rutubet, zararlı hayvan ve turist kalabalığı nedeniyle. Sizleri yolu tıkar, binalara bakar vaziyette görünce, sesli olarak, hakarete varan ifadeler kullanabiliyorlar. Bizler Sultan Ahmet’teki turistlere böyle mi davranıyoruz?
Venedik’te turistler maske alıyorlar, adet olmuş. Aldığınız maskenin ne anlama geldiğini bilerek alınız, hoş olmayan anlamlar taşıyanları var.
Napoli şehri, bizim Taksim’in alt tarafları gibi, içiçe eski binalar ve burada yaşayanlar, kuzeye göre nispeten yoksullar.
Napoli’de mutlaka görülmesi gereken yer Pompei antik kenti. Milattan sonra 79 yılında yakındaki Vezüv yanardağı patlıyor ve, şehir, yapısı bozulmadan yumuşak küllerin altında kalıyor. 1700 sene sonra, tesadüfen kalıntılar bulunuyor ve şehir, orijinal hali ile ortaya çıkıyor. O yıllarda yasalar, insan hakları gibi kavramlar üzerine kafa yorularak, şehirde yaşam düzenlenmiş. Mutlaka araştırınız http://en.wikipedia.org/wiki/Pompeii
Napoli'de cüzdanlarına, değerli eşyalarınıza dikkat etmeniz konusunda uyarılırsınız. Hava alanında xray cihazına cebimi boşalttım, karşı taraftan çıkmadılar, güvenliğin tavrı ise, altı üstü 120 avro için uğraştırma bizi şeklinde :) Halbuki ülkemizde avro altın değerinde bilen yok :)
Mehmet Baykal
Ayn Rand Milton Friedman Adam Smith https://hattusa.club/ https://www.booktandunya.com/